Mersin İnanç Turizmi

Mersin  İnanç Turizmi

Yüzyıllar boyu, Üç semavi dine  (Müslümanlık-Hıristiyanlık-Musevilik) ve birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Mersin, bu özelliği nedeniyle, tarihsel, kültürel  ve dinsel açılardan eşsiz değerleri  bünyesinde barındırmaktadır.

İnanç turizmin pazarlama politikasının geliştirilmesi durumunda, ilimizin sahip olduğu tarihsel, kültürel ve dinsel değerler daha iyi korunabilecek  ve gelecek kuşakların da bunları görmeleri sağlanacaktır. Mersin’de inanç turizmi kapsamında  turistlerin yoğun ilgisini çeken,  arkeolojik miras, kültür, tarih ve  doğa güzellikleri ile bütünleşen  her  dine hitab eden kutsal mekanlar   Mersin’in  turizm potansiyelinin oluşmasında en belirgin etkendir. Mersinde bulunan kutsal mekanlar insanların ruhsal, fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal  anlamda uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek etkili anılar  bırakmaktadır.

st-paul-kilisesi-Cemal AKIN inanç turizmiMersinde bulunan kutsal mekanlar;

  1. PAUL KİLİSESİ (Aziz Paulus (Sen Pol) Müzesi)

1994 yılında  koruma altına alınan, ST. PAUL  Kilisesi, “Anıt Müze” olarak ziyarete açılmıştır. M.S. 5. Yüzyıl’dan itibaren, Aziz Paul’un doğum yeri olan Tarsus’ta yer almıştır. Saint Paulus (Sen Pol), Hristiyan dünyasında, Hz. İsa’dan sonra, Hıristiyanlığın yayılması için en çok çaba gösteren din adamlarından biridir. 1850 yılında yaptırılan kilise, 460 m2,  Romen stilinde  anıtsal nitelikte  inşa edilmiştir. 1862 yılında geçirdiği büyük çaplı onarımdan sonra genel mimari olarak bugünkü halini almıştır. 1992-93 yıllarında Aziz Paul Kilisesi’nde Vatikan tarafından ‘Aziz Paul Sempozyumu ve Ayini’ düzenlenmiş. Vatikan tarafından 2008  yılının St. Paul Yılı ilan edilmesi nedeniyle  Tarsus  dünyanın dört bir yanından Hristiyanların akınına uğramıştır. Kilise sade bir mimari tarzı ile yapılmış, tavanda Hz. İsa, Yohanna, Matta, Luca ve Marcos’un freskleri , “İlahi Göz” ve melekler  tavanın merkezinde tasvir edilmiştir.

Hıristiyanlık sonrası yaşamının İncil’de yer almasıyla ölümsüzlüğe erişen  Aziz St. Paul bugün Hıristiyanlığın en büyük sembollerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Kiliselerin de kurucusu olduğu kabul edilen teorisyen ve felsefe adamı, Tarsuslu  Hıristiyanlık tarihinin en değerli Azizleri arasında sayılmaktadır. Aziz  St. Paul  Hıristiyan İnancındaki  önemi, Kendisini “annesinin rahmindeyken tanrı tarafından seçilip görevlendirilen kişi” olarak tanımlayan ve tebliğ ettiği  öğretinin “Mesih İncili” olduğunu vurgulayan Aziz Pavlus, Hıristiyanlığın en önemli şahsiyetlerindendir. Hıristiyanlık dininde İsa’nın 12 havarisinden biridir. Baba mesleği olan Çadır bezi dokumacılığı yapmıştır.13 yaşına doğru hahamlıkla ilgili öğrenim görmesi için Kudüs’e gönderildi. Tarsus’a döndüğünde çift vatandaşlık hakkını elde etti. Hem Tarsus hemde Roma vatandaşı oldu. M.S.36 yılında Şam yolunda hiç ummadığı bir anda Hz. İsa ile karşılaştı. St.Paul M.S. 64 Tarihinde Roma’da idam ettirilmiştir. Hıristanyanlığın yayılmasında ve kurumsallaşmasında önemli bir yeri olan ve İncil’de “Müjdeleyici” olarak ismi geçen  ve ona duyulan  yoğun sevgi   literatürde “Tarsuslu Havari” olarak da anılmaktadır,               st-paul-kuyu cemalakin

  1. Paul Kuyusu

St. Paul Kuyusu, Tarsus’ta doğmuş olan Aziz St. Paul’un yaşadığı evin avlusunda bulunmaktadır. Derinliği 38 m. olan kuyunun suyu yaz-kış  kullanılmasına rağmen hiç eksilmemektedir. Halk arasında Roma döneminden kalma kuyu suyunun şifalı olduğuna inanılır. Günümüzde turistlerin yoğun ilgisini çeken bu kuyu suyunun kutsal olduğuna inanılmaktadır.

   Eshab-ı Kehf

Dünyanın birçok yerinde mekân bulan “Yedi Uyurlar İnanışının”  Anadolu’daki en önemli merkezi Tarsus’taki “Eshab-ı Kehf Mağarası’dır.” Tarsus’un, 12 km. kuzeyinde Dedeler köyünde, Encülüs Dağı’nın eteklerinde bulunan mağara, Hristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Mağaranın hemen üzerinde 1873 yılında yapılmış bir cami yer almaktadır.

Eshab-ı Kehf Mağarası, Kuran-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin 9-26. Ayetlerinde anlatıldığı gibi, Allah’a inanan ve yaşadıkları devrin zalim ve müşrik kralından kaçan  Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş adlı yedi gencin ve köpekleri Kıtmir’in 309 yıl uyudukları mağaradır. Rum Hükümdarlarından Dakyanus’un zulmüne maruz kalan ve Allaha olan inançlarının gereğini yapabilmek için Tarsus şehrinden kaçıp Bencülüs dağındaki mağarada 309 yıl uyuyan ancak bir takip sonucu yine o mağarada sır olan 7 arkadaşın ve köpeklerinin hikayesidir. M.S.250 yıllarında olduğu kabul edilen hadisenin olay yeri olan o zamanki Tarsus şehrinin Rum Hükümdarlarından Dakyanus,halkına zulüm yapmakla birlikte putlara tapınmaları için baskı yapıyordu. Her yıl 6-10 Mayıs tarihleri arasında yapılan Hıdırellez törenlerinde Eshab-ı Kehf Mağarası daha çok ziyaret edilmektedir.

Danyal Peygamber Makamaıserif cemalakinMakam-ı Şerif  Camii ve  Danyal Peygamber Türbesi

Makam-ı Şerif Camii şehir merkezinde 1857 yılında yapılmıştır. Danyal Peygamber, Makam Camiinin bulunduğu yere gömülmüştür. Danyal Peygamber, M.Ö. 605 yılında Kudüs’te doğmuştur. Babil Kralı II. Nabukadnaser (M.Ö.605-562) rüyasında İsrailoğullarından gelecek bir erkek çocuğun kendi tahtını sarsacağını öğrenince, İsrailoğullarından doğan tüm erkek çocukların öldürülmesini emretmesiyle, ailesi onu dağ başında bir mağaraya bırakır ve burada biri erkek, diğeri dişi iki aslan tarafından büyütülür. Gençlik çağına gelince de tekrar kavmi arasına karışır ve Yahudileri Babil esaretinden ilmi ve kehaneti ile kurtarır. Bereket dağıtan bir peygamber olarak anılır. Başkenti Tarsus olan Kilikya Kralı Syenessis, bir kıtlık döneminde, Danyal Peygamberi Tarsus’a davet eder, gelişiyle bolluk ve bereket gelir  ve ölünceye kadar Tarsus’ta yaşar.

Hz. Ömer döneminde, İslam kuvvetleri komutanı Ebul Musa Eş-arı tarafından Tarsus fethedilir. Şehrin imarı sırasında bir sandukaya rastlanır ve sandukada cenazenin parmağında iki aslan arasında bulunan bir çocuk tasvirli yüzük bulunur. Yüzük, Hz. Ömer’e gönderilir ve üzerindeki iki aslan arasında bulunan çocuk tasvirinden, yüzüğün Danyal Peygamber’e ait olduğu kanaatine varılır. Hz. Ömer cenazenin çalınmamasını emreder. Komutan Ebul Musa da, nehrin akıntısını keser ve mezarı derine gömer, üzerini  harç tabakasıyla kapatır ve kimsenin mezarı çalmaması için  nehrin mezarın üzerinden akmasını sağlar”.

                Ulu Cami

Camii Nur Mahallesi’nde Hz. Şit, Lokman Hekim ve Halife Me’mun’un kabirlerinin de bulunduğu Tarsus Ulu Cami, “Cami-i Nur” adıyla da anılmaktadır. Caminin kuzeybatısında yapı bütününden ayrı bağımsız yükselen minare, kitabesine göre, H.764/M.1362  yılında Memlûk Sultanı adına Şembeki Aksungur tarafından yaptırılır. Taçkapı ve minber üzerindeki kitabelere göre cami, H.987/M.1579 tarihinde Ramazanoğlularından Piri Paşa’nın oğlu İbrahim Bey tarafından inşa ettirilmiştir.  Hz. Şit ve Lokman hekimin makamlarının mezarları ayrıca Kadri tarikatı şeyhlerinden Şeyh Muhammed  Hasan’ın kabrinin bulunması yapının ününü artırmakta ve dinî ziyaret yeri olarak ayrı bir önem kazandırmaktadır.

                Bilal-i Habeş Makamı ve Mescidi   Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)’ in müezzini olan Bilal-i Habeşi’nin Hz. Ömer zamanında fetih edilen yerleri ziyareti esnasında Tarsus’a geldiği, Kırkkaşık denilen yerde, yani şimdiki makamı ve mescidi bulunan yerde ezan okuyup, namaz kıldırdığı için 7. Yüzyılda makamı, 16. yüzyılda da mescidi inşa edilmiştir. Mescit kara planlı olup, üstü büyük bir kubbeyle örtülüdür. Üç bölümlü, üç kubbeli son cemaat mahalli mevcuttur. İçeride Bilal-i Habeşi’ye ait makam kısmı vardır. Ayrıca mescidin yanına bir de kuyu inşa ettirilmiştir. Osmanlı arşiv belgelerinde, 1519 tarihinde Bilal-i Habeşi makamı adına bir vakfın kurulduğu anlaşılmaktadır.

                Kubad Paşa Medresesi Yapı Ramazanoğullarından Piri Paşa’nın kardeşi Kubad Paşa tarafından 1553 tarihinde medrese olarak inşa edilmiştir. Medrese dikdörtgen planlı olup, ortada avlunun etrafında 16 oda sıralanmıştır. Orijinalinde iki katlı, tek eyvanlı, açık avlulu medreseler grubundandır.

Mencek  Baba Türbesi Tarsus, Tekke Mahallesinde bulunmaktadır. Nakşibendi Şeyhlerinden Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk tarafından Mencek Baba diye adlandırılan türbeye ait kitabe, güneydeki giriş kapısının üzerinde yer alır. Osmanlı Devleti arşiv belgelerinde Mencek Zaviyesi (Küçük Tekke) olarak kayıtlara giren yapının, vakfiyesinden anlaşıldığına göre İmam Kuseyrizade Şeyh Abdullah Mencek tarafından inşa edilmiştir. Yine aynı zat tarafından H.781 (M.1379)’ da vakfiyesi de tanzim edilmiştir. İçeride bir mezar sanduka yer almaktadır.

                Duatepe Türbesi  Tarsus İlçesi Merkezi, Kleopatra kapısının kuzeydoğusunda, Gözlükule Höyüğünün batı eteğinde Karamehmetler İlköğretim okulunun bahçesinde bulunmaktadır. Osmanlı Devleti zamanında yapıldığı tahmin edilen türbe, taş yığma avlu içerisinde yer almaktadır.
Mehmet Felah Türbesi  Tarsus  Demirkapı Camiinin içerisinde yer almaktadır. Türbe Tarsus’u Ermenilerden alan Halep Saltanat Naibi Harzemli Seyfettin Timur’un şehit düşen kumandanı  Felahoğlu Nureddin adına Osmanlı Padişahı II. Abdulhamit tarafından (1903 yılında) yaptırılmıştır.
Eski Cami Sultan Abdulmecit’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan adına 1870 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı, ahşap beşik çatılı, tek minareli cami 1901 yılında onarım görmüştür.
Müftü Camisi Müftü deresinde Müftü köprüsünün yanındadır. Mersin’in eski camilerindendir. Müftü Emin Efendi tarafından 1884 yılında cami ve medrese olarak inşa edilmiştir. 19. yüzyıl geç dönem tarzında süslemeli, tuğralı mihrabı vardır.
                Ulu Cami  1898 yılında Sultan II.Abdulhamit zamanında, Saydalı Abdulkadir Seydavi öncülüğünde halk tarafından yaptırılan eski Gümrük Meydanı’ndaki Cami yıktırılmış, yerine büyük ve modern Ulu Cami inşa edilmiştir. Cami üç katlıdır. Zemin katta 2000 kişilik ibadet mekanı ve son cemaat yeri bulunmaktadır. Ayrıca bodrum katında 400 kişilik konferans salonu olan caminin, iç yüzeyinde ilk defa bu camide uygulanan rumi ve hatai desenli Kütahya çinisi ile profilli ve oymalı ahşap malzeme kullanılmıştır. İbadet mekanına giriş tavanında rumi desenli renkli malakari rölyef uygulanmıştır. Mihrabı çini ve ahşap karışımıdır. Mukarnaslı alçıdan yapılmış olup, üst kavsarasının yüzeyi altın varak kaplanmıştır. 2 şerefeli iki minaresi vardır.
Avniye Camii, Mersinde, Minaresinin önceleri ahşap olması nedeniyle, Tahtalı Camii adıyla da bilinen yapı, Mahmut Şami-Sümen tarafından bağışlanan arsa üzerinde 1898 yılında inşa edilmiştir.

Latin Katolik Kilisesi, Sultan Abdulmecit tarafından 1853 yılında verilen bir fermana dayanılarak kilise mekanının inşaatına başlanmış ve yönetimi Capucins Rahiplerine verilmiştir.Mersin Uray Caddesi üzerinde bulunan saat kuleli kilise kompleksi, diğer birimleri ile 1898 yılında bitirilmiştir.
Kesme kireç taşından avlulu anıtsal bir yapı olan Latin Katolik Kilisesi, Mersin ve yöresindeki Katolik cemaat için ibadete açıktır.
                Arap Ortodoks Kilisesi, Mersin Cumhuriyet Meydanında bulunan Arap Ortodoks Kilisesi, Mersin’in ilk sakinlerinden, Dimitri ve Taunus Nadir tarafından bağışlanan arsa üzerine 1878 yılında inşa edilmiştir. İbadete açıktır.

Hz. Mikdat (Muğdat) Camii Cumhuriyet döneminin ikinci büyük cami Mersin  Muğdat Semti’ndedir. Klasik Osmanlı mimarisi tarzındaki yapı, toplam  Üç’er şerefeli, 6 adet minaresi, konferans salonu, kütüphane, aşevi, sağlık ocağı ve diğer birimleriyle külliye özelliği taşımaktadır. Halk arasında kutsal olduğuna inanılan  Muğdat Dede Türbesi Caminin bahçesinde bulunmaktadır.

cennet-cehennem-magaralari-02Cennet Mağarası (Obruğu) Cennet Obruğu, Silifke-Narlıkuyu’nun 3 km kuzeyinde III. jeolojik zamanın Miosen çağında bir yeraltı deresinin tavanın göçmesi nedeniyle meydana gelmiş bir çukurdur. Romalılar  dinsel tepkilerden korunmak için Hıristiyanların saklandığı Cennet Obruğu 60 m derinliğindedir. Denizden yüksekliği 135 m olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma  450 adet antik  taş basamaklarla aşağıya inilmektedir.

Cennet Mağarasının dibinde, Meryem Ana Kilisesi  yapılmıştır. Ağız kısmının çapları 110 X 250 metre olup 70 metre derinliğindedir. Kilisenin kapısı üzerinde dört satırlık bir kitabe de Meryem Ana’ya hitaben yaptırıldığı da yazmaktadır. Kilise kubbelerin  iç kısmı Hz. İsa ve havarilerin resimleri  fresklerle süslenmiş  durumdadır. Kilisenin  dibinde ise bir akarsu bulunur. Eski dönemlerde bu mağaraların etrafında ayinler yapılır ve tanrılara dilekte bulunulurdu. Kilisenin apsis kubbesi ve iç duvarları, İ.S. 12’nci yüzyılda freskler ile süslenmiş. Yapının kuzey ve güney duvarlarında ise birer sıra kemerli küçük pencereler bulunmaktadır.

Uzuncaburç-Anıtsal-Tak.

Zeus Tapınağı ve Kilise (Silifke)  Cennet obruğunun  güney ucunda, Helenistik dönemde yapılmış ve sutünlarla çevrili olmayan bir tapınak olarak dikkat çekiyor. Bu tapınağın, Zeus’un Typhon’a karşı kazandığı zaferin bir simgesi olarak yapıldığı belirtiliyor. Tapınağın kuzey duvarının doğuya bakan düz köşe taşlarına ise Hellenistik ve Roma dönemlerinde görev yapmış 130 din adamının adları kazınmış. Tapınak, Hristiyanlık döneminde de bütünüyle yıkılıp yerine bazilika planlı bir kilise yapılmış. IV. yüzyıl veya en geç V. yüzyıldan kalma olduğu sanılır.

 

Cehennem Mağarası (Obruğu)

Cennet Mağarasının 75 metre kuzeyinde yer almaktadır. 110 mt. derinliğinde ve  kenar kısımları içbükey şekilde olduğu için içerisine girmek mümkün değildir. Obruğun tabanından, batıdaki cennet obruğunun altına yönelen bir yeraltı akarsuyu geçmektedir. Mitolojide, Olympos’lu tanrılar ile Titanlar arasında çıkan savaşta yenilen Kronos’un, Zeus tarafından bu mağaraya hapsedilerek tutsak edildiği söyleniyor. Zeus, alevler kusan ejderhayı  cehennem çukurunda hapsetmiştir. Sonra Etna Yanardağının altına sonsuza dek kapatmıştır. Cehennem Çöküğünün içine günahkârların atıldığına dair rivayetler bulunmaktadır.

Erdemli Paşa Türbesi,  Ayaş- Korykos yolu üzerinde olan bir Selçuklu eseridir. Türbe 1220 yılında Aktaşoğlu Sinan Bey tarafından yaptırılmıştır.

Ayatekla-Silifke-MersinAya Thekla (Meryemlik – Hagia Thekla)

Silifke’nin yaklaşık 4 km batısında, Azize Thekla Kutsal Alanı’nda yer alan, Hıristiyanlığın en eski ve en önemli merkezlerinden biri olan Meryemlik’e varılır. Meryemlik’in tarihi Azize Thekla’nın buraya gelişi ile başlar. Yaklaşık M.S.50 yılında kurulmuştur. Tek Tanrı inancının 1. yüzyılda yayılmaya başlayan Hıristiyanlıkla birlikte doğu Akdeniz bölgesindeki durumu incelenmek istendiğinde, karşımıza Hıristiyanlık dünyasının ilk kadın din şehidi (martyr) olarak kabul ettiği çok önemli bir isim çıkar: Azize Thekla. Iconiumlu 17 yaşında güzel bir genç kız olan Thekla, M.S. 1. yüzyıl ortalarında Tarsuslu Paulus’un  verdiği vaazlardan etkilenip, çok tanrılı inancı terk etmiştir. Ancak hem ailesinin hem de Iconium’da yaşayanların nefretini kazanan genç kız, Paulus’un peşinden gitmiş, yine onun tavsiyesi ile Seleucia ad Calycadnum’a (Göksu kıyısındaki Silifke) gelmiştir. Azize Thekla’nın bütün hayatı, mucizelerle doludur. Thekla’nın bir şifacı olarak halkı iyileştirdiği bilinmektedir. Onu öldürtmek için mağaraya gelenler,  Azize Thekla, mucizevî bir biçimde mağarada kaybolur. Aya Thekla’nın içinde yaşadığı mağara onun kayboluşundan sonra Hıristiyanlarca kutsal yerlerden sayılmış, M.S.312 yılında din serbest bırakılıncaya kadar gizli bir ibadet yeri olarak kullanılmıştır.

                mersin-in-ayasofya-si-alahan-manastiri-44033Alahan Manastırı

Mut ilçesinin yaklaşık 20 km kuzeyinde, 1.300 mt. yükseklikte Göksu vadisindedir.  M.S.440-442 yıllarında yapılmış olduğu tahmin edilen Alahan Manastır Külliyesi, Batı Kilisesi, Manastırı, Doğu Kilisesi, Kayalara oyulmuş Keşiş Odacıkları ve çevredeki mezarlardan oluşmaktadır. Kilise binaları Ayasofya Müzesi ile ortak özellikler göstermektedir. Süslemelerinde usta bir taş oymacılığı göze çarpmaktadır. İlk Kilise Korint başlıklı iki dizi sütunla üç nef’e ayrılmıştır. Narteksten ana mekana geçilen kapının atkı ve yan dikmeleri üzerinde St.Paul,St.Pierre figürlerinden başka bir çelengi taşıyan altışar kanatlı Cebrail,Mikail’in simgesel yaratıkları ezişi,kükreyen aslan,kartal ve öküz sembolleri, İncil yazarlarının tasvirleri,üzüm salkımları,asma yaprakları ve balık motiflerini gösteren kabartmalar yer almaktadır. O dönemde Hac merkezi kullanılan yapının iç yüzeylerinde birçok kabartmalar bulunmaktadır. Dış yüzünde, madalyon veya bir çelenk içinde Hz. İsa’nın büst tasvirini gökyüzünde uçuran iki melek tasviri bulunmaktadır. Alahan Manastırındaki mezarlardan birinin kitabesinde, “Mukaddes kurucu Tarasius  yatıyor” diye yazmaktadır.

                175-mersin-kanlidivane-erdemliKanlı Divane  (Kanytelleis)

Erdemli Silifke karayolunun 3 km kuzeyinde, büyük bir obruğun etrafında ve kuzeyinde kurulmuştur. Etrafında mezar anıtları ve silindir formlu büyük bir kitabe bulunmaktadır. Kanytella’nın tarihinin Hellenistik Dönem’e (M.Ö. 3-2. yüzyıl) kadar uzandığı kalıntılardan anlaşılmaktadır. Obruk kenarındaki kule sahip olduğu özellikleri ile bölgedeki Hellenistik Dönem yerleşimlerinin ortak özelliklerini taşıyan yapı olarak bilinir. Kulenin M.Ö. 2. yüzyıl başında Tarkyaris’in oğlu rahip kral Teukros tarafından yaptırılmış ve Zeus Olbios’a adanmış olduğu anlaşılmaktadır. Kuzey yamaçlarındaki nekropolis alanında bulunan lahitler ve anıt mezarlardır. ‘tapınak mezar’ olarak tanımlanan mezar anıtı, İ.S. 2. yüzyıla ait olup üzerindeki yazıtta kentin adının geçmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Mezar, kentin soylularından olan Aba adına yapılmıştır.Kanlıdivane’nin nekropolü üç bölgede bulunmaktadır. Birincisi aşağıdan gelen yolun iki tarafındadır. Burada basit bir anıt mezar yapısı vardır. İkinci nekropol alanı, büyük çukurun batı tarafındadır. Üçüncü nekropol bölgesi bu yerleşmenin en yüksek noktasındaki büyük mezar anıtının çevresinden başlamakta ve doğuya doğru yoğun biçimde yayılmaktadır. Bunların hemen hepsi büyük lahitler şeklindedir. Aralarında  girişi üç sütunlu bir anıt mezar bulunmaktadır. Kanlıdivane Antik dönemde Olba’ya bağlı bir kenttir.  Hellenistik kule üzerindeki  kitabede, rahip krallardan Olba’lı Tarkyaris’in oğlu Teukros’un bu kuleyi, Tanrı  Zeus Olbios için yaptırmış olduğu yazılıdır.

                Cemal AKIN olba antik kent

Olba Antik Kenti  Silifke ilçesine bağlı Örenköy yakınlarındaki Olba kenti, Eski Çağ’da bölgenin yönetsel ve dinsel merkezi olan Olba-Diocaesarea’nın (Uzuncaburç) 4 km doğusunda yer almaktadır. Olba’daki  arkeolojik araştırma ve kazı çalışmaları sonucu  Olba,  ilk evresi, “Hellenleşme”, ikinci evresi “Romalılaşma” ve üçüncü evresi “Hıristiyanlaşma” olarak yaşanır. Hıristiyanlaşma evresinde Seleucia ad Calycadnum’a bağlı bir piskoposluk merkezi olarak erken Hıristiyanlık dönemi yazılı belgelerinde yerini alır. Hellenistik dönem içinde çevresi surlarla çevrili bir tepe (akropolis) yerleşimidir. Bugün akropolis çevresindeki Hellenistik dönem surlarına ait izler görülebilmekte; Olba’nın en görkemli anıtları, Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittir. Olba akropolisine ileten anıtsal su kemerinin üzerindeki Yunanca yazıttan anlaşıldığına göre, su kemerinin M.S. 198-211 yıllarında inşa edilmiştir. Her tarafında çeşitli anıtsal  mezarlık alanları vardır.  Hıristiyanlığın, M.S. 4. yüzyıl başlarında Roma İmparatorluğu tarafından kabul edilmesi sonucunda, Olba’da da bu dinin ritüellerine uygun yapılar inşa edilir. Su Kemeri (Aquaeductus), Anıtsal Çeşme Yapısı (Nymphaeum), Tiyatro, Nekropol alanı, Tapınak Mezar, Manastır ve Katedral Olba kentinde gezilebilecek başlıca anıtsal yapılar arasındadır.

Dağpazarı Kilisesi (Corapissus) Mut İlçesinin 35 km kuzey batısındadır. Antik ismi Corapissus olan kentin antik yol üzerinde oluşu eski kente ayrı bir önem verildiğini göstermektedir. Antik kentte hayat ağacının kollarına asılmış çok sayıda hayvan ve geometri desenlerle bezenmiş taban mozayiği  göze çarpar. 15×5.50 m. ölçülerinde olan taban mozayiğinin hangi yapının taban döşemesi olduğu bilinmemektedir. Antik kentte mozayiğin yanında 3 adet heroon tipi mezar oldukça yıpranmıştır. Bizans dönemine ait kilisenin ise apsisi ve bazı duvarları ayakta kalabilmiştir Köyün güneyindeki vadide ise kaya mezarlarının bulunduğu nectopol sahası bulunmaktadır.
                Lalaağa Camii, Karamanoğlu İbrahim Bey’ in emirleri ile Lalaağa tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve tek kubbeli caminin son cemaat yeri, beş küçük kubbe ile örtülmüştür.
Kümbetler, Lalaağa Camisinin doğusunda iki türbe vardır. Üzeri konik çatı ile örtülü olduğundan bunlara kümbet demek daha doğru olur. Muntazam kesilmiş küfeki taşları ile yapılmış kümbetlerin birinde üç, diğerinde dört mezar vardır. Bunlardan biri Karamanoğullarından Musa Bey’e (Lalaağa)’ ya aittir.

Dağ Camii,  Mut’un 2 km güneybatısındadır. Selçuklular dönemine ait olduğu (11. yy. sonları) sanılmaktadır. Çevredeki devşirme taşlarla yapılmıştır.
                Kızıl Minare, Rengi nedeniyle bu adı almıştır. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle
birlikte Karamanoğulları döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
                Nure Sofi Türbesi
1228 yılında Selçuk Sultanı 1. Alaüd’- din Keykubat tarafından Ermenek Kalesi civarına yerleştirilen Karamanoğlu Beyliğinin ilk tarihi şahsiyeti  Nure Sofi’dir. Karaman adını verdiği oğluna beyliği devretmesinden sonra ömrünü Mut’ta geçirmiş ve ölümü üzerine Sinanlı nahiyesi Değirmenlik Yaylası (Yalnızcabağ köyü) ‘ne gömülmüştür

                Mamure Camii, Anamur  Mamure Kalesinin batı avlusunda halen ibadete açık, onarım görmüş tek minareli tarihi bir cami bulunmaktadır. İki bölümden oluşan kalede, iç içe iki sur ve surlar üzerinde kaleyi bütünüyle dolaşan ve bir taraftan bir tarafa geçişi sağlayan burçlar arasında bir yol vardır. Bu yıl üzerinde 35 normal, 4 büyük olmak üzere 39 kule bulunmaktadır.
Ak  Cami ,Karamanoğulları döneminde 1326 da yapılan cami, daha sonra yapılan yivli minaresi ile ilgi çekicidir. Akarca mahallesinde merkezi planlı tamamen kesme taştan kubbeli bir camidir. Giriş kapısının  üzerinde  altı satırlık yazıda 1326 H. tarihli yazıt bulunmaktadır.

                Kızıl Kilise, Anamur’un 8 km. kuzeyinde Kızılaliler köyü içerisinde yer alır.  Ören yeri içerisinde üç sahınlı bazilika görülür. Yapı 5.6. yüzyıl Isaura yapılarını çağrıştırır.
Silifke Alaaddin Camii, Roma köprüsünün karşısında bulunan cami, Selçuklu sultanlarından Alaaddin Keykubat döneminde yapıldığı için Alaaddin Camii adını almıştır. Şehrin tam merkezinde olduğu için Merkez Camisi olarak ta bilinir.

Reşadiye Camisi, Padişah Sultan Mehmet Reşat zamanında, Nüzhet Paşa tarafından 1912 yılında yaptırılan caminin doğu ve batısında bulunan sundurmaları, başlık ve tabanlıkları Korint tarzında sütunlarla desteklenmiştir. Mermer ve kireçtaşından yontulmuş bu sütunlar Silifke yöresindeki eski kalıntılardan devşirilmiştir.

Tevekkül Sultan Türbesi, Taşköprünün hemen yanındaki türbe hakkında yazılı herhangi bir kaynak bulunmamaktadır. Selçuklu hanedanlarından birine ait olduğu rivayet edilen mezarın üzerindeki çatı daha sonradan ilave edilmştir.

Cambazlı Kilisesi,  Adamkayalar’dan sonra Hüseyinler Köyü’nden geçilip Cambazlı Köyü’ne varılır. Cambazlı’nın helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi olduğu Uzuncaburç (Diocaesarea) ve Ura (Olba) ile Kızkalesi (Corycus)’ne döşeme antik bir yolla bağlantılı olmasından ve günümüze kadar gelebilmiş zengin kalıntılarından anlaşılmaktadır. Burada, kaya mezarlarının yanısıra birer küçük mabedi andıran anıtmezarlar, lahitler, sarnıç ve özellikle köyün girişinde bulunan kilise görülmeye değer tarihi kalıntılardır. Cambazlı Kilisesi, benzerleri arasında orijinal özelliklerini korumuş en iyi durumdaki örneklerden biridir.

                Gülnar Zeyne Türbesi, Gülnar’dan Mut’a giderken 26 ‘ncı km. de Zeyne (Sütlüce) Kasabasındadır. Zeyne Türbesi olarak bilinen Şeyh Ali Semerkandi Türbesi, Beylikler dönemi eseridir.

Bir küllüye olması gereken yapı gruplarından sadece türbe ayakta kalabilmiştir. Görünüşte psikolojik rahatsızlığı olan hastaların ziyaret ettikleri ve kurban kestikleri türbenin, külliyenin bir parçası olduğuna dair yazılı bir kaynak bulunamamıştır.

Ali Semerkandi ile ilgili bir efsane anlatılır. Çobanlıkta yapmış olan Semerkandi öğle sıcağında hayvanları susuzluktan yanmış vaziyette iken, yoldan geçen bir Türkmenin sert sözleri ile karşılaşır. Buna çok üzülen Semerkandi dua ederek elindeki sopasını kayaların ortasına vurur ve su fışkırır.Hayvanlarını sulayarak susuzluktan kurtarır. Bu yer halen mesire yeri olarak kullanılmaktadır.
Şeyh Ömer Türbesi, Gülnar İlçesi’ne bağlı Şeyh Ömer Köyündedir. Türbede Bahru’l-Ulum adlı Kur-an tefsirinin yazarı yatmaktadır.Türbe sekizgen planlı olup, düzgün kesme taşlarla örülmüştür. Üzerindeki büyük kubbe betonla tamir edildiğinden eski özelliği hakkında tam olarak bilgi alınamamıştır.

Cemal Akın

Turizmci Yazar

Yorum bırakın